Cilt üzerinde oluşan kızarıklığın birçok farklı nedeni vardır. Açık tenli kişilerde daha sık görülen bu durum, kılcal damarların yüzeye daha yakın olması ve hızlanan kan dolaşımı ile ilgili olduğu söylenmektedir. Bazı yiyecekler (baharatlar), buhar, sıcak, stres, soğuk ve kullanılan bazı ilaçlar cildin kan dolaşımını hızlandırmaktadır. Kan damarlarının yüzeye çıkması durumu ya yapısal ya da sonradan oluşan bir durumdur.

Özellikle açık tenli kişilerde genetik olarak birtakım hassasiyetler varsa çevresel etkenler cildinize daha fazla zarar verebilir. Cildin birçok çeşitli görevleri olan hücreleri vardır. Bu hücrelerden bazıları çevresel etmenlere karşı savaşarak ciltteki damarları ve diğer hücreleri korumaktadır. Çevresel etkenler arasında en önemli olanı ise bilindiği gibi güneş yani ultraviyole (UV) ışınlarıdır.

Özellikle UV ışınları cildin dermisine, yani damarlar ile hücrelerin bulunduğu tabakaya kadar rahatlıkla inmektedir. Burada bulunan yapıları olumsuz yönde etkilemektedir. Bu yüzden de cilt damarları hasarlanır, kurur, lekelenir, kırışır ve cilt kanseri olabilir. Eğer stres ile sıkıntı 'flushing' adı verilen kızarmalar birden ortaya çıkıyorsa ve herhangi bir hastalık ile ilişkilendirilmemişse (ani tansiyon yükselmeleri vb.), cilt üzerindeki kızarıklık kalıcı değildir. Bireyin duygu durumlarını kontrol altına alması ve bazı dolaşımı düzenleme etkisine sahip kremleri kullanması tedavi sürecinin önemli bir parçasıdır. Aynı zamanda ışık terapileri sayesinde tedavi süreci hızlandırılmaktadır. Eğer ciltte oluşan kızarıklık kalıcı ise, buna neden olan diğer etkenler mutlaka araştırılarak tedbir alınmalıdır. Genelde kalıcı olan kızarıklık olduğunda 'rozasea' hastalığından şüphe edilmektedir.

Rozasea hastalığı, ülkemizde de sık olarak görülen bir hastalık türüdür. Bu hastalık genelde açık ten cilt rengine sahip olan kişilerde görülmektedir. Saymış olduğumuz çevresel etkenler ile yakından ilişkili olan hatta bazen de mide rahatsızlıkları ile de kendini gösteren bir cilt problemidir.

Bu hastalık çoğu zaman kişide estetik korkular uyandıran rozaseanın; cilt dışında gözlerde kuruma ve kızarıklık olabilen formundan yalnızca ciltte kızarıklıkla kendini gösteren formuna, akne ve benzeri sivilcelerin de olduğu formdan burunda görülen büyüme ile (rinofima) sonlanan formuna kadar birçok çeşitli tipleri vardır. Rozasea hastası olan kişilerin genetik yatkınlıklarının yanı sıra bir de ırksal (Akdeniz, Kuzey Avrupa) yatkınlıklarının da olduğu bilinmektedir. Bu hastalık otuz kırk yaş arasında ve bayanlarda erkeklere oranla daha çok görülmektedir. Demodeksi adı verilen bir parazitin ve birlikte yaşadığı bazı özel bakterilerin de rozasea hastalığına neden olduğu bilinmektedir.

Ayrıca hücresel savunmanın azaldığı durumlarda ise serbest halde bulunan radikallerin rozaseaya yol açtığı son yıllarda bildirilmektedir. Rozasea hastalığı ve ciltte oluşan kızarıklığın tedavisinde izlenilmesi gereken ortak nokta çevresel etkenleri uzaklaştırmak olmalıdır. Özellikle güneş koruyucularda oldukça fazla miktarda oktinoksat ve çinko oksit içeren, UVA'yı tam bloke edebilen güneş koruyucu kremler kullanılmalıdır.

Gıdalardan ise kafein içeren mayalı içeceklerin alınmasına ve özellikle de alkol tüketimine son derece dikkat edilmelidir. Aynı zamanda çok sıcak içecek içmek ve yemek yemek gözden geçirilmelidir. Kişi duygusal iniş ve çıkışlarını kontrol altına almalıdır. Bütün bunların yanında intense pulsed light (IPL) tedavi yöntemi ya da damar lazerleri yardımı ile kızarık olan bölgeler hafifletilmektedir. Özellikle rozasea hastalığı için kullanılması gereken kremler içinde metronidazol ya da tetrasiklin, doksisiklin antibiyotikleri içeren kremler vardır. Dirençli durumlarda ise isotretinoin tedavisi önerilmektedir.